19.06.2012

KUĞULAR



Tavus kanadları zîb-ile penbe güllerde
işlenen ince, süslü, nâ-dîde
günler,
öldü; sazlarda bir kuğu iñler.
Sular üstünde esmerîn sisler
mevsimiñ erguvanlarıyla düşer.
Nîlüferlerde pür-huşû’ leyâl,
hâsir ü lâl,
kuğular,
(aşkı) tenvîm éden dudaklarda
titreyen bir nesîs bûse kadar
sedef-i âba bir fecî’a saçar.
İnce bir makberi bükâ duyulur;
sanılır
haste, bî-ümîd ü tebâh
bir perî rûhu bir fesâne-i âh 
titreşir, bir şehîk içinde ölür.
Semt-i uzletde bir şükûfe-i la’l
gibi... Bî-savt, bî-terâne-i bâl,
kuğular,
aşkı tenvîm éden dudaklarda
titreyen bir nesîs bûse kadar
zer-i mehtâba kimsesiz ağlar.
29 Teşrîn-i Sânî, 327

Cemâl Mukbil

Elhan dergisi, No:1-3, İstanbul: 1 Mart 1328 (1910), s: 12.
(Ç.y.: T.A.)
_________________________________________
Zîb: süs
Leyâ: geceler
Hâsir: hasara uğrayan
Tenvîm: uyutma
Nesîs: son nefes
Fecî’a: facia
Bükâ: ağlayış
Tebâh: zayi, ziyan
Fesâne: efsane
Şehik: hıçkırıkla içini çekme
Semt-i uzlet: inziva köşesi
Şükûfe-i la’l: al tomurcuk
Bî-savt: sessizce
Bî-terâne-i bâl: kanat nağmesi
Zer: altın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder